Wednesday, November 25, 2009

Technology Adoption Life Cycle


Yuksek lisans egitimimi yaparken Isvecli Lena Ramfelt adinda cok degerli bir hocam vardi. Kendisi hem bizim okulda hemde USA da Stanford Universitesinde dersler vermekte. Egitimimin ilk 1-2 ayinda ogrendigim bir tool benim o kadar hosuma gittiki o tool hakkinda bir yazi yazdim ve sizinle paylasmak istiyorum. Eger IT management, sales marketing konulariyla ilgiliyseniz size bu yazimi okumanizi tavsiye ederim.

Technology Adoption Life Cycle dokumanini indirebilir, istediginiz gibi dagitabilir ve kullanabilirsiniz.

Friday, November 6, 2009

Girişimcilik ve Türkiye


Isveçe geleli 2 sene oldu, yüksek lisansımı tamamladım ve Stockholm HPde calismaya basladim. Son 2 yıldır sürekli takip ettiğim, içlerindede cok yakından tanıdıgım insanlar bulunan büyük bir grup var burda. Her ay herhangi bir sirkette, okulda veya herhangi bir cafede, barda bulusup yeni insanlarla tanismak, iş fikirleri geliştirmek ve networkünüzü genişletmek amacli düzenlenen etkinlikler bunlar. En sonuncu evente benim okuldanda hocam olan, ve girişimcilik uzerine cok taninmiş, ABD de Stanford da, Isvecde bizim okulda, Singapurdaki business school larda falan ders veren Tom Kosnik (fotografda gorunen kisi) isimli bir hoca konusmaci olarak katıldı. (bu arada yazımda cok fazla ingilzce kelime kullandigim icin kusura bakmayın, cok basarili bir yazici oldugum soylenemez)


Genel olarak, Silikon vadisi, Stockholmde Kista ve Singapurdaki ICT alaninda girişimcilikden, iş imkanlarindan, gelecekdeki market tahminlerinden falan konusuldu. Katılıcılardan biriside burdaki fotoda gordugunuz Jonas Kjellberg di; Skype eski yöneticileriden, kendisi girişimci, iş adamı ve yatırımcı. Bu konusma sırasinda bir cok ulkenin öneminden, o ulkelerdeki kaliteli iş gucunden, gelecekdeki artacak olan karizmasindan falan bahsedildi ama Türkiyenin adı bile gecmedi bu sunumlarda. Orda bulunan bir cok girişimci, yatırımcı, politicaki hepsi bir bir gelecekde onemli olacak ulkelerden bahsettiler ama Türkiyeden bahseden olmadi. Iste bu benim cok canımı sıktı. Neden diye dusundum kendi kendime, aceba Turkiye ICT alaninda iyi degil ondan mı ? Yoksa genel olarak kotuyuz ondan mı? Yeterince kaliteli is gucumuz yok mu? Aslında nufus olarak, genc nufus olarak cok iyiyiz ama aceba kaliteli elemanlarımız mı yok yeterince? Yada ulkemiz yeterince uluslar arası arenada tanınmış bir ülke mi degil? Ortalama bir insanımız kac dili cok akıcı bir sekilde konusabiliyor? Neden kimse bu event de Türkiyeden bahsetmedi? Bunu bir kacgundur aklımdan atamıyorum ve beni cok uzuyor bu durum.


Cok ilgincdir, toplantıda nerdeyse herkesin illakide vurguladıgı bir ulke vardi; Singapur. Asyaya acılan kapı, güvenilir, en az 2 yabanci dil bilen, caliskan, girisimci, yenilikci insanlar ulkesi, diye diye bitiremediler. Aceba bu Ingilterenin, ABD nin yeni bir oyunu mu? Yani nasıl Isviçreyi yarattılar bankacılk ulkesi yaptilarsa simdi aynı destegi Singapura mı veriyorlar? Neden bu kadar övüyorlar Singapuru? Halbuki ben orda yasayan insanlarin ne kadar baskı altinda, Ingiltere ve ABD sıkı yonetimi altında yasadıklarını duyuyordum, okuyordum? Simdi neden bu kadar cok reklamini yapıyorlar bu ülkenin?


Gelgelelim canım ülkemden, güzelim insanımdan biraz daha fazla hırs, caliskanlık, dünya capında iş yapan insanlar görmek cok istiyorum. Cok fazla potansiyelimiz var ama bunu kaliteli iş gucune cevirmemiz lazım. Yarin bir gun Çin gibi Hindistan gibi olmak istemem aslında. Yani sırf nufusu ile one cikan bir ulke olmakdansa, Isvec gibi bireylerin tam bir profesyonelce yetistirildigi, en az iki yabancı dil bilen, global dusunebilen insanlarin oldugu bir ulke olmayi tercih ederim. Umarım ilerde daha cok basarili, sesimizi tüm dunyaya duyurabilecek insanlar görürüz Türkiyeden. Buna cok ihtiyacımız var !

Monday, November 2, 2009

Viyana


Atalarimizin kapisina dayanipda, gunlerce feth etmek icin ugrastigi sehir. Avrupanin sert, suratsiz ve kibirli insanlarinin yasadigi ufak yer. Yüzyıllar boyu Habsburg hanedanının yerleşim yeri olan kent, bu süre boyunca Avrupa'nın kültürel ve politik merkezlerinden biri haline gelmiş. Kent Londra, New York ve Paris'ten sonra iki milyon nüfusuyla dünyanın en büyük dördüncü kentiyken, I. Dünya Savaşı sonrasında nüfusunun dörtte birini kaybetmiş. Hala daha Habsburg hanedanının izlerini taşıyan eski kent merkezi ve Schönbrunn Sarayı Avusturya devletinin başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü tarafından dünya kültür mirası olarak kabul edilmiş. Viyana'nın sembolü olan Stefan Kilisesi şehrin merkezinde bulunur ve gayet etkileyicidir, gormenizi tavsiye ederim.


Sehir guzelligi olarak muhtesem bir yer, kesinlikle gorulmesi gereken bir sehir. Oldukca yesil, temiz, sessiz sakin ve duzenli. Insanlarini pek sevmedim ama sehir cok guzel. Yemeklerinden bahsetmek gerekirse en güzel ve ünlü yemekleri Schnitzel leridir. Ama aslinda bu yemeğin köklerinin isviçrede bulunduğu düşünülür. Fransa, Isviçre, Avusturya ve Almanyada farklı variyasyonları vardır. Ben Viyanda denedim ve sizede tavsiye ederim, oldukca lezzetli. Insanlarinin kaba saba tavirlarida olmasa dahada guzel bir sehir olacak aslinda. Viyanalilar irkci ve artis yaklasimlari ile, avrupayi vahsi barbar Turklerlerden biz kurtardik edalariyla beni benden aldilar.Ama egitim seviyesi, yasam kalitesi bakimindan avrupanin en onde gelen sehirlerinden birisidir. Gezilmesi gorulmesi lazim bir sehirdir.

 
 
 
 
 
 

Rusya


Gecen  yazin yaptığım en uzun ve önemli gezi Rusya turumdu. Aslinda Rusya kesinlikle gidilip gorulmesi gereken bir yer. Ne ortadoguya benziyor, ne avrupaya benziyor, tamamen kendine has bir ulke. Benim gordugum kadariyla insanlari arasindaki ekonomik, kulturel yada hayat standardi farki oldukca yuksek. Moskovada gordugunuz hatayla benim gezdigim baska sehirlerde gordugunuz hayat arasinda cok fark var. Rusya kendisini ve rejimini degistirmeye basladigindan beridir baya yol almis diyebilirim ama bence hala gidecek cok yollari var. Bunuda yapabilecek insan ve egitim gucleri var. O yuzden Rusyanin gelecegini daha iyi goruyorum ben. Ilerde cok daha onem arz eden stratejik bir ulke olacak bence Rusya, o yuzden bir sekilde onlarla iyi iliskiler kurmak ve aramizdaki ticareti gelistirmek bizim icin cok iyi olur.


Rusyada beni en cok rahatsiz eden sey polislerdi. Nerde ne zaman durdurup sizden pasaport, vize, belge soracaklari hic belli olmuyor ve eger sizi durdurularda Türk pasaportunuzu gorurslerse kesinlikle bilinki sizden para isteyecekler. Evet, cok ilginc ama tek amaclari para almak. O yuzden sakin heycanlanmayin, korkmayin. Elinizde butun belgeleriniz tam olsada, pasaportunuz vizeniz butun belgeleriniz yaninizda olsada yinede birsekilde size suc atmaya calisacaklar, eger hic ama hic birsey bulamazlarsada en sonunda direk "kardes, bahşiş, bahşiş, dost, arkadaş" gibi Türkçe kelimeler soyleyerek sizden para isteyeceklerdir. Adamlar işi o kadar ilerletmişlerki, polislerle pazarlik edebilir, para ustu bekleyebilirsiniz. Ama dedigim gibi, sakin heycanlanmayin korkmayin, sakin olun ve sizden istedikleri paranin 1/3 unu falan verip ordan uzaklasin.


Rus insanida bence ortalama bir avrupalidan yada ortadogu insanindan cok cok farkli. Malesef insanlarin en zayif olduklari seylerden birisi ingilizce. O yuzden eger Rusca bilmiyorsaniz biraz problemle karsilasabilirsiniz. Onun disinde buyuk sehirlerde insanlar oldukca sicak kanli ve yardim severler. Basimdan gecen ilginc bir olayi anlatmak gerekirsede; Moscowada bir sabah gezecegim yerin adresini bulmaya calisiyordum ve yasli bir teyzeye ingilizce olarak sorumu sordum ama teyze bana fransizca cevap verdi. Bende az cok fransizca bilirim, teyzeye sadece "Je parle un peu français" dedim. Yani, cok az Fransizca konusabiliyorum demek. Neyse bizim teyze Fransizcaya hasretmis, bir basladi konusmaya benle allahıııım dokturuyor. Yaa teyze sana azicik biliyorum dedim, ne bu gaz ! Ama dinleyen yok, teyze konusuyorda konusuyor en son baktiki tam anlamiyorum tuttu elimden bindiri beni metroya, beraber geldi benle duragima kadar ordan beni indirdi ve kendisi yoluna gitti. Iste insanlar bu kadar iyiler, ama ayni zamanda yabancilari pek sevmeyen insanlarda yok degil. O yuzden dikkat edin kimle konustugunuza. Ayricada ucak indigi zaman alkislayan tek millet biziz saniyordum Ruslari gorunce icim rahatladi. Cunku adamlar nerdeyse davullu zurnali kutlama yapiyorlar ucak yere inince. Aslinda bu sicak kanli, duygularini hemen gosterir olmalari hosuma gitti.


Onun disinda, bence Rusya bir girisimci gozuyle tam bir cennet. Kesinlikle Rusyaya yatirim yapardim eger param ve Rus kontaklarim olsaydi. Tabiki her gelismekde olan ulke gibi Rusyaya yatirip yapmakda riskli, ama bence Rusya cok iyi bir pazar ve gerekli kontaklari bulup, saglam ve temiz bir is yaparsani kesinlikle hizla buyursunuz. Avrupada yada Amerikadaki kar paylarindan cok daha fazla kar payiyla is yaparsiniz bence Rusyada. O yuzden eger girisimciyseniz, gidin gezin Rusyayi ve Ruslari anlamaya calisin. Size bir diger tavsiyemde insanlarla konusun, simdi bir cogunuz zannedecekki "Rus kizlarla" konusun demek istiyorum. Hayir ! Kiz, erkek, yasli, genc herkesle konusmaya onlari anlamaya calisin. Rusyada bence basarili olmanin en garanti yolu Ruslari anlamakdan geciyor. Adamlar farklilar, mantaliteleri farkli, hayat tarzlari farkli, o yuzden biraz caba sarf etmek lazim.



Yemek icmek bakimindan bence Moskova nerdeyse Istanbul fiyatlarinda ve bana gore Stockholmden biraz daha ucuz. Ama ufak sehirlerde fiyatlar oldukca ucuz. Rusyada alisveris yapabilir, rahatlikla yiyip icebilirsiniz. Bence yemekleri Isvecden cok iyi ama Turkiyenin yada Italyanin, Fransanin tadini vermez. Size tavsiyem "şaşlık" diye birsey yapiyorlar aslinda bizim şiş kebabın aynısı, ondan yiyin. Bunlarin disindada oldukca guzel tatli pasta ve kurabiyeleri vardi. Kesinlikle tavsiye ederim. Ayricada caylarinida cok begendim. Kesinlikle icmenizi oneririm.


Gel gelelim, Rusya ilginc bir yer. Gidin ve gorun eminim seveceksiniz. Ama ulke biraz insani huzursuz ediyor, cok guvenli bir yer degil. O yuzden biraz dikkatli olun. Ama kotu insanlar heryerde ne kadar varsa, Rusyadada o kadar var. O yuzden cokda gerilmeyin, eglenin, gezin tozun ve Ruslari - Rusyayi anlamaya calisin. Size tavsiyem Moskova icin 2-3 gun, diger herbir ufak sehir icin 1 gun ve St. Petersburg icin 2 gun ayirin.





 
 
 
 
 
 
 
 

Riga


Nerdeyse 3 ay olacak hala yazin yaptigim ufak capli turla ilgili anılarımı yazacağım. Ilk önce aklıma gelen ilk yer olan Rigadan bahsetmek istiyorum. Riga bence oldukca ufak ve sıkıcı bir yer. Sanki Rusyanin avrupaya uzanan kapısı gibi bir sehir. Heryerde Ruslar ve Rusca görebilir duyabilirsiniz. Şehrin ilk kurulduğu yer olan tarihsel merkezi "Vecrīga" UNESCO Kültür Mirası'na kabul edilmiş olup mimari olarak sadece Viyana, St. Petersburg ve Barcelona ile karşılaştırılabilecek güzellikteki Art Nouveau (Jugendstil) yapılarıyla ünlüdür. Eger Rigaya yolunuz düşerse bence 1 gün kalın yeter. Tavsiye olarak old town a gidin ve ordaki ufak ama şirin Letonya restoranlarında birseyler yiyin. Bende 1 gün kalmıştım ve gayet yeterliydi Riga icin.